29 Eylül 2013 Pazar

Çavdar Tarlasında Çocuklar - J.D.Salinger (Okur Testi)

Çavdar Tarlasında Çocuklar (Gönülçelen) - J.D.Salinger
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

26 Eylül 2013 Perşembe

Çavdar Tarlasında Çocuklar - Jerome David Salinger

ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR
(GÖNÜLÇELEN)
Orjinal Adı: The Catcher in the Rye
JEROME DAVID SALINGER
Çevirmen: Coşkun YERLİ
Yapı Kredi Yayınları
Mayıs 2012, 30. Baskı
198 Sayfa

AFD:
     Daha önce eşim okumuş ve yorumlamıştı bu kitabı. (Buradan) Ben de Kitap Kardeşliği Eylül kitabı olarak seçildiğini duyunca okumaya başladım. Eşim kitabın abartıldığını belirtmiş ve kitabı beğenmemişti. Ben de kitabın abartıldığı fikrine katılıyorum ama beğenmedim de diyemem. Her kült eseri beğeneceğiz diye de bir şart yok zaten, ben de Otomatik Portakal'ı beğenmemiştim. :(

    Aslında kitabı yazıldığı tarihe göre değerlendirmek lazım diye düşünüyorum. 1951 yılında yazılan ve herkesin düşündüğü fakat söyleyemediği şeyleri  aslında bir çocuğun bile fark ettiğini dile getirmiş Salinger. O dönem de büyük ses getirmiş, hatta her gerçekleri söyleyene yapıldığı gibi, yasaklanmış. 

    Kitaptan sürükleyici bir olay örgüsü beklemek, bu beklentiyle kitaba başlamak yanlış olur. Kahramanımız Holden'ın okuldan atıldıktan sonraki 3 günü anlatılıyor. Fakat öyle aman aman olaylar olmuyor. Çok sıradan günler aslında. Olay örgüsünden çok, kitabın satır aralarında bulunan tespitlere ve cümlelere yoğunlaşmalıyız diye düşünüyorum. Özellikle Holden'ın olmak istediği kişiyi, mesleği, gerçekten çok beğendim. Yüreğime dokundu diyebilirim.

     Okurken bir Ölü Ozanlar Derneği, Pal Sokağı Çocukları ya da Şeker Portakalı kadar sürükleyici olmasa da mutlaka okunmalı ve Holden'la tanışılmalı diyorum.


Altı Çizilesi:
   Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.

   Hayat kurallara göre oynanması gereken bir oyundur.

   Öldü biliyorum! bilmediğimi mi sanıyorsun? ama onu yine de sevebilirim değil mi? bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, tanrı aşkına, özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?

 Gece geç saatlerde new york’ta birinin kahkaha atması dehşet verici bir şeydir. millerce öteden duyabilirsiniz. bunu duyunca yalnızlığınız daha da artar, moral diye bir şey kalmaz insanda.

   Moraliniz çok bozuksa düşünemiyorsunuz bile.

  ...ki böyle, tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere, durmadan ”tanıştığımıza memnun oldum” demek beni öldürüyor.

  Eskiden onu pek akıllı sanırdım, o aptallığımla tabii. öyle sanmamın nedeni; tiyatro,edebiyat ve bütün bu zırvalıklar üzerine çok şey bilmesiydi. birisi bu konularda pek çok şey biliyorsa, onun aptal olup olmadığını anlayabilmeniz epey zaman alıyor. 

  Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. elinizde olsa da, onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz. biliyorum olanaksız bir şey bu; ama yine de fena olmazdı.

  Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir. -Wilhelm Stekel-

  Büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta. ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. ne yapıyorum. uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum, nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor onları yakalıyorum. bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. ben çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. çılgın bir şey bu biliyorum ama yalnızca böyle biri olmak isterdim. biliyorum. bu çılgın bir şey.

   Sakın kimseye bir şey anlatmayın. herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.

23 Eylül 2013 Pazartesi

Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu (Okur Testi)

Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

İndirimKodlarım.com'dan D&R Hediye Çeki Ödüllü Çekiliş

İndirim Kodlarım - Ödüllü Çekiliş
İndirim Kodlarım takipçilerine özel, ücretsiz indirim çekleri, kupon kodları ve hediye çekleri dağıtmaya devam ediyor! İsteyen her blogerin katılabileceği bu çekilişin sonunda 1.ye 200 TL, 2.ye 100 TL, 3.ye ise 50 TL D&R Hediye Çeki verilecektir. Çekiliş sayfasına girmek için TIKLAYIN 

21 Eylül 2013 Cumartesi

Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu

NAR AĞACI
NAZAN BEKİROĞLU
Timaş Yayınları
Nisan 2013, 7. Baskı
533 Sayfa

MRW:
   Okuma şenliği için 400 sayfadan uzun bir kitap olarak Nar Ağacı'nı seçmiştim.Sayfalar ilerledikçe kendisini 2 aydır kenarda beklettiğime pişman oldum. Nazan Bekiroğlu kitapları son zamanlarda blog dünyasında patlama yaptı, halbuki kendisi 16 yıldır emin adımlarla ilerleyen bir yazarmış, benim de sağolsunlar blogger arkadaşlarım sayesinde haberim oldu.

  Tarihi romanları pek sevmememe rağmen, aşkla yoğurulmuş, balkan savaşı ve 1. dünya savaşını içine alan, savaştan çok savaşın yıpratıp kopardığı hayatları, Mehmetçiklerimizi bizim hiç aklımıza gelmeyen düşünceleri, hisleri, aşıkın aşka küstüğü, aşkı aradığı bu nefis hikayeyi çok ama çok beğendim. Öyle ki bu senenin okuyup en beğendiğim romanları arasına üst sıralardan girdi.

   Settarhan'daki sabır, aşk, affetme duygusu, tekrar ayağa kalkma çabası yanında Azam'ın gözü karalığı, aşkına sahip çıkışı, Zehra'nın rüzgarın estiği yöne savrulan yaşamı, savaşın başka bir yüzü olan Hacıbey'in çektikleri, Sofya'nın sessiz bekleyişleri, Büyükhanım'ın sonsuz şefkati, herkesi koruyup kollaması, sarıp sarmalaması kesinlikle tanık olmaya değerdi.

   İsmail'in defteri beni benden aldı, göz yaşlarım sel oldu :( bu arada "zamanı gelince minik tırtılımı nasıl askere göndereceğim ben?" sorusu geldi tam kalbime oturdu..

   Tabi bu savaş yıllarının içinde bir de mübadele zamanı var ki; şu an yazarken bile içim burkuluyor..

   Kitap için bir tek eleştirim var ki o da spoiler içeriyor dikkat; hikayeyi anlatanın etraf bulanıklaşarak fotoğrafların içine girmesi ve o zamana gidip olaylara tanık olması gerçeküstü olduğundan beni rahatsız etti, bu kısımlar keşke başka türlü kurgulanmış olsaydı.


Kitap Tanıtımından:
   Nazan Bekiroğlundan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman. 

   Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşına uzanan bir öykü...

   Trabzondan ve Tebrizden doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebrizin en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra... 

   Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhanın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...

   Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzonun "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...

   İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlunun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap...

20 Eylül 2013 Cuma

Sinema ve tiyatro TEB ile daha keyifli

   Sonbaharın gelmesi ile birlikte sinema ve tiyatro sezonu da açılmış bulunmakta. Sinema severler ve tiyatro meraklıları heyecanla yeni sezondaki gösterimleri beklemekte. Ancak özellikle İstanbul’da sinema ve tiyatro biletleri oldukça pahalı olmakta. Öğrenciler için ya da ailecek gösterime gidecekler için tiyatro ve sinema keyfi oldukça pahalıya malolmakta.

   TEB, daha önceki sezonlarda da olduğu gibi bu sezonda da kredi kartı sahiplerine çok özel bir avantaj sunmakta. Hafta içi Teb kredi kartınızla 100 tl ve üzeri alışveriş yaparsanız, haftasonu alacağınız sinema ve tiyatro biletlerinde %50 indirim uygulanmakta. TEB Bonus ve TEB Worldcard’ın geçerli olduğu kampanyada biletin haftasonu alınması gerekmektedir. Ek kartlar ve banka kartları da kampanyadan yararlanabilmekte.

   TEB kredi kartı kullanıcılarının sahip olduğu avantajlardan biri olan bu kampanya sayesinde artık ailenizle ya da sevdiğinizle istediğiniz gösterime rahatlıkla gidip masrafı dert etmezsiniz.
Detaylı bilgi için: http://www.teb.com.tr/bireysel/sinema-tiyatro-indirimi.aspx
                                                                                                                    Bu bir tanıtım yazısıdır.

17 Eylül 2013 Salı

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ
AHMET HAMDİ TANPINAR
Dergah Yayınları
Ekim 2011, 16. Baskı
395 Sayfa

AFD:
   Uzun zamandır okumak istediğim Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü Kitap Kardeşliği grubuyla birlikte Temmuz ayında okuma fırsatı buldum. Bu kitap Ahmet Hamdi Tanpınar ile de ilk tanışma kitabım oldu.

   Öncelikle Ahmet Hamdi Tanpınar kitabı 1950'li yıllarda yazdığı için, Tanpınar'ın ustalıkla kullandığı kelimelerden çoğu günümüz Türkçesinde kullanılmıyor. Bu yüzden kitabı okurken bir sözlüğe ihtiyacımız oluyor. Bu sözlüğü de severek takip ettiğim Ebediyen Edebiyat blogu bizler için hazırlamış:http://ebediyenedebiyat.blogspot.com/2012/07/saatleri-ayarlama-enstitusu-ahmet-hamdi_21.html Bu sözlük yardımıyla okumak, her cümleyi tadında anlamak adına çok daha uygun.

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün yıllar önce yazıldığını bilmesem, günümüz bürokrasisine çok güzel bir eleştiri getiren modern bir kitap derdim. Demek ki yıllar geçmiş ama bürokrasimizde çok fazla bir değişim olmamış. Bu yüzden Saatleri Ayarlama Enstitüsü yıllar boyunca güncelliğini koruyarak hep okunması tavsiye edilen kitaplar arasında yerini almış diye düşünüyorum.

   Kitap başlar başlamaz sardı beni fakat İspirtizma (Ölülerin ruhlarıyla bazı şartlar altında haberleşmenin mümkün bulunduğuna inanan görüş ve bu maksatla yapılan tecrübeler) Cemiyeti'nden bahsedilen bölümlerde sıkılmaya başladım ta ki Halit Ayarcı ortaya çıkıp Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü hayata geçirme çabalarına başlayana dek.

     Baş karakterimiz Hayri İrdal tamamen silik bir karakterdir, rüzgar ne taraftan eserse o tarafa yönelen, kendi ayaklarının üzerinde duramayan, geçmişin izlerini boynunda bir yük gibi taşıyan, en önemlisi kendi ayaklarının üzerinde duramayan bir karakterdir. Bu özelliklerin çoğu Halit Ayarcı'yla tanışmasıyla tamamen değişir. Halit Ayarcı ise inandığı her şeyi yapabilen ya da yapmış gibi gösteren ve bunu da herkese inandıran güçlü bir karakterdir. Öyle biridir ki yarım saat içinde beyazı bize siyah diye tanıtabilir ve biz de  onun siyah olduğuna dair yemin edebilecek dereceye gelebiliriz.

İsmail Abi Halit Ayarcı'dan iş istiyor :)

     Her edebiyatsever, doğu ve batı arasında kaldığımız dönemlerin güzel bir eleştirisi olan Saatleri Ayarlama Enstitiüsü'nün satırlarında kaybolmalı ve her dönem bize farklı duygular katacak olan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kalemiyle tanışmalı diyorum.
Altı Çizilesi:
   Zanaatkârın yerini tüccarın alması acınacak şeydir hakikatten!

  Aşkın kötü tarafı, insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz.

 Fakirlik,içimizde etrafımızda ahenk bulunmak şartıyla –ve şüphesiz muayyen bir derecesinde-zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onun da kendine göre imtiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti.
  Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manasında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki,hiç bir zaman manasını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet,bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır.
  Meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun;ve tek bir insan onunla karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak suretle aç kalsınlar. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet,bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde,yedi sekiz defa geldi;ve o geldi diye biz sevincimizden,davul zurna,sokaklara fırladık.

  Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz, fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?

 Şu hakikati bana hayatım öğretti: İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.

  Herhangi bir şeyi mantığın dışına çıkarmamız için ona biraz dikkat etmemiz kâfidir.

  İnsan talihi bu idi. Hiç kimse yıldız olarak kalamıyordu. Muhakkak hayalimizdeki yerinden inecek, herkese benzeyecekti.

  Fakat ben hiçbir zaman hak diye kendime ait bir şeye inanmadım. Bütün mazlum dpğmuşlar gibi başıma gelen talihsizliğin neresinden ve ne pahasına kurtulursam kar sayardım. Mesele yalnız bir hak arayışı değildir. Daha karışıktır. Hayatımı düşündükçe - yaşım buna müsaittir- daima kendimde seyirci hâletiruhiyesinin hakim olduğunu gördüm. Başkalarının halini, tavırlarını görmek, onlar üzerine düşünmek, bana kendi vaziyetimi daima unutturdu.

  İşler bizden sonra dünyaya gelmişlerdir. İşleri onları görecek adamlar icat eder.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli

KARDEŞİMİN HİKAYESİ
ZÜLFÜ LİVANELİ
Doğan Kitap
Mayıs 2013, 1. Baskı
330 Sayfa


MRW:
    Livaneli sevdiğim yazarlardan olmuştur hep, nedense ayrı bir sempati duyuyorum kendisine. Mutluluk, Son Ada, Serenad ise favori kitaplarımdır. Özellikle Serenad tek kelimeyle muhteşemdi. Serenad’dan sonra Zülfü Livaneli’nin bir röportajını izlemiştim, yeni bir kitaba başladığını söylüyordu, tabi çok heyecanlandım. Kardeşimin Hikayesi tanıtımları dönmeye başlayınca da hiç düşünmeden aldım, ama maalesef bu sefer Livaneli beni biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. 

    İki günde bitirmeme rağmen kitabı hiç sevemedim. Bana göre bir çok özensiz yer vardı. Gazeteci kızın davranışlarını çocuksu ve gerçek dışı buldum, bağırıp çağırıp yine Ahmet'in evine gitmesi, günlerce orada kalabilmesi biraz saçmaydı. Ahmet'in de kıza karşı bazı tavırları da yine saçma ve komikti. Örnek; sayfa 30-37; gazeteci kız Ahmet’in Arzu’nun sevgilisi olup olmadığını sorguladığı sayfalar. 

-Emir’in babası siz misiniz?
-Hayır değilim.
-Emin misiniz?
-Elbette eminim.
-Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz?
-Çünkü sizin anladığınız anlamda bir ilişkimiz yoktu.
-Eveeet mesele çözülüyor. Kıskanç koca cinayeti
-Anlamadım?
-Adam karısının sizinle ilişkisini öğrendiği için..
-Güldüğüm için kızmayın ama Ali’yi tanısanız bunun saçma bir teori olduğunu anlardınız.
-Dalga geçer gibi gülmenize gerek yok.

   Bu nasıl bir diyalog böyle ya? Bana çok çocuksu geldi. Gazeteci kız tüm kitap boyunca saçma ve çocuksu davrandı yine de haklıymış gibi Ahmet’i suçladı durdu. Ahmet de alttan aldı durdu. Ayağını burktu günlerce Ahmet’in evinde kaldı birde Ahmet’e trip attı. 

   Ayrıca Ahmet’in kimseye dokunmaması gereksiz bir ayrıntı olarak kalmış kitapta, o kadar çok sözü edilmiş ama gerekçesi doğru düzgün verilmemiş, ben de onunla ilgili bir anı ya da sonrasında bir olay bekledim durdum…

 Kitabın sonunda Ludmilla’nın yaptığına karşılık gösterdiği sebep tabi ki beni şaşırttı, katilin kimliğini öğrendiğimde ise kendimi bir Ahmet Ümit kitabı okuyor sandım.

   Velhasıl bu kitabı beğenmedim. Livaneli’nin tarzının bu olmadığını biliyorum ve bir an önce özüne dönmesini istiyorum :)

12 Eylül 2013 Perşembe

MaxOyuncak - Oyuncak Satış Sitesi

   Daha önce MaxKitap'tan yaptığımız alışverişlerimizden bahsedip, ne kadar memnun kaldığımızı anlatmıştık. (Buradan Ulaşabilirsiniz

   MaxKitap, kitap sektöründe online satış sitesi olarak güvenimizi kazanmııştı. Şimdi ise 23 yıllık tecrübeleri ile MaxOyuncak adıyla oyuncak sektöründe de bizi yalnız bırakmıyorlar. 

    Bildiğiniz üzere ailemizin en yeni üyesi büyüyor ve büyüdükçe de, fiziksel ve zihinsel becerilerini geliştirecek yeni oyuncaklara ihtiyacımız oluyor.

    Biz de gerek fiyatlarının cazipliği gerekse gözümüz kapalı güvendiğimiz Maximum Bilişim'in yeni sitesinden alışveriş yaparak siteyi deneyelim istedik.




Minnak'ımızın yeni oyuncakları:


Gelelim değerlendirmemize,

Bize göre MaxOyuncak'ın artıları;

1) Tecrübe ve güvenilirlilik: MaxOyuncak, oyuncak satışı konusunda yeni olmasına rağmen, kitap satışı konusunda 2 yıllık, Maksimum Bilişim Çözümleri olarak ise 23 yıllık bir tecrübeye sahip. Daha önce yaptığımız alışverişlerimizde güvenirlilik adına hiçbir sorun yaşamadık. 

2) Uygun fiyatları: Bilinen çoğu oyuncak satış sitesine göre fiyatlar %10 - %20 arası daha uygun

3)Stok Durumu: Sitede stokta olmayan hiçbir ürün satılmıyor. Tüm ürünlerin stokta kaç adet olduğunu görebiliyor ve rahatlıkla sipariş verebiliyorsunuz. 

5) Müşteri Hizmetleri: Müşteri hizmetleri sorularınıza çok hızlı cevap veriyor.

6) Kargo Hızı: Tüm ürünler stoklarında mevcut olduğu için gün içinde yapılan alışverişleri aynı gün kargoluyorlar, böylece kargo hemen gönderildiği için ürünler çok hızlı elinize geçiyor.

7) Kargo Ücreti: Ne alırsanız alın uçuk bir kargo ücreti yok, 100 TL'ye kadar vereceğiniz siparişlerde 3,9 TL, 100 TL üzeri siparişlerde ise kargo ücretsiz.

8) Ödeme koşulları ve Taksit: Kredi kartı ve kapıda ödeme seçenekleri mevcut, tüm kartlara 12 taksite kadar imkan var. 




Bizce MaxOyuncak'ın geliştirmesi gereken yönleri:

1) Kargo Takip: Kargolamada Aras Kargo ile çalışıyorlari Aras Kargo'yla taşımacılık adına bir sorun yaşamadık fakat sitede bulunan kargo takip bölümü maalesef Aras Kargo'nun hatası yüzünden çalışmıyor, bu yüzden kargomuzun nerede olduğunu takip etmekte zorlandık. Müşteri hizmetleri sorunumuzu çözdü ama sitede bulunan bu bölümün de düzeltilmesi lazım.

3 Eylül 2013 Salı

Kitap Hırsızı - Markus Zusak

KİTAP HIRSIZI
Orjinal Adı: The Book Thief
MARKUS ZUSAK
Çevirmen: Selim YENİÇERİ
Martı Yayınları
Aralık 2012, 1. Baskı
574 Sayfa

MRW:
   Kitap Hırsızı bu aralar herkes tarafından okunan, popüler bir roman. Eşim yine bir kitap siparişinde benden habersiz eklemiş listeye. Ben de ona en güzel ceza ondan önce okumak olur diyerek aldım elime :) Yayın evi Martı olunca, yazılar büyük, bol boşluklu da olunca kitabın nasıl bittiğini anlamadım bile. Burada fazla bilgi vermeyeceğim her zamanki gibi ama herkesin bildiği üzere – ki kitabın reklamının yapıldığı her yerde yazıyor - hikaye Azrail’in ağzından anlatılıyor. Bu bile başlı başına ilgi çekici bir şey bence. Almanya’da Nazi yönetiminde Yahudilerin çektiği acıları, yoksul alman halkını, ülkenin en zor şartlarda yaşamaya çalışan mahallelerinden birindeki insanları konu alıyor Kitap Hırsızı.

   Liesel’in hikayesi belki okuyan herkesi derinden etkileyecek ama ben ki aşırı duygusal bir insanım, kitabın hiçbir yerinde birçok yorumda yazıldığı gibi gözlerim dolmadı ya da ağlamadım. Ama böyle bir hayatın ortasında okumayı öğrenmek isteyen ve şartlar ne olursa olsun kitap okumaya çalışan bu kızı çok sevdim. Bu arada hikaye çok merak uyandırıcı değil ama kesinlikle çok akıcı.

1 Eylül 2013 Pazar

Ağustos 2013 Çok Satan Kitaplar Listesi


    Haftanın çok satan kitaplar listesini, kitap satışı yapan 20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturuyoruz. Böylece daha gerçekçi bir çok satanlar listesine ulaşmaya çalışıyoruz. Haftalık olarak güncellediğimiz listeyi aylık olarak da  yayınlayarak, kalıcılığını sağlamak istedik.



Ağustos ayında da listemizin başında Zülfü Livaneli'nin son kitabı Kardeşimin Hikayesi var. 

   Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalının kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.
Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.

   Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadenizin lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.



1.Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli - Doğan Kitap
2.Cehennem - Dan Brown - Altın Kitaplar
3.Dönüş - Ayşe Kulin - Remzi Kitabevi
4.Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small - NTV Yayınları
5.Ruhi Mücerret - Murat Menteş - April Yayıncılık 






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...